Yazar: RECEP KARACAKAYA
Danışman: PROF.DR. ALİ İHSAN GENCER
Yer Bilgisi: İstanbul Üniversitesi / Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü
Konu: Türk İnkılap Tarihi
Doktora Tezi (1999)
Özet: “Osmanlı Devleti’nin son elli yılına damgasını vuran en önemli sorunlardan birisi olan Ermeni sorunu, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra Avrupa diplomasisinin gündemine yerleşmiştir. II. Abdülhamid döneminde ıslahat istekleri ve isyanlarla bir Avrupa müdahalesi sağlamaya çalışan Ermeniler bunda başarılı olamamışlardır. II. Meşrutiyet dönemi Ermeni meselesinin en önemli devresidir. Bu dönemde Türk-Ermeni ilişkileri inişli çıkışlı bir seyir takip etmiştir. II. Meşrutiyet’in ilanını yeni bir başlangıç kabul eden her iki taraf başlangıçta samimi ve dostça bir ilişkiye girmişler, fakat bu ilişki her iki tarafın amaçlarındaki farklılıktan dolayı zamanla bozulmuştur. Bunda 1909 Adana olaylarının rolü çok büyüktür. Ermenilerin rutin ıslahat istekleriyle geçen yıllardan sonra çıkan I. Dünya Savaşı Türk-Ermeni ilişkilerinde büyük bir kopmaya yol açmıştır. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesi ve Rusya ile savaşa tutuşması üzerine Ermeniler Türklere ihanet etmişler, Ruslarla işbirliğine girmişler, cephe gerisinde sabotajlar yapmışlar, ayaklanmalar çıkarmışlardır. Bunun üzerine bir çok cephede üstün düşman kuvvetleriyle mücadele eden Osmanlı Devleti zor duruma düşmüş ve bazı tedbirler almak zorunda kalmıştır. Savaş bölgelerine yakın yerlerde oturan Ermeniler buralardan uzaklaştırılarak güney bölgelerine sevkedilmişlerdir. Yer değiştirme işleminin güvenlik içinde yapılabilmesi için devlet gereken tedbirleri almış, buna rağmen istenmeyen bazı olaylar da olmuş, fakat bu olayların failleri derhal yakalanarak haklarında kanuni işlemler yapılmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Türk-Ermeni ilişkilerinde tekrar geçici bir yumuşama olmuş, bu arada tehcire tabi tutulan Ermenilerin memleketlerine dönmelerine izin verilmiştir. Ayrıca İttihat ve Terakki ileri gelenlerinin yurt dışına kaçmalarından sonra, yeni kurulan hükümetler tehcirde sorumlulukları bulunduklarını iddia ettikleri kimseleri tutuklayıp yargılamaya başlamışlardır. Osmanlı Devleti’nin Mondros Mütarekesi’ni imzalamasından sonra işgalci devletlerin tutumundan cesaret alan Ermeniler bağımsız bir Ermenistan kurulması için yeniden faaliyete geçmişler, Avrupa’da siyasi girişimlerde bulunmuşlardır. Ayrıca Doğu Anadolu’da ateşkes anlaşmasıyla birlikte eski sınırlarına çekilmek zorunda kalan Osmanlı Devleti’nin terkettiği yerlere de taarruzlarda bulunmuşlardır. Bunun üzerine yeniden harekete geçen Türk birlikleri Ermenileri yenilgiye uğratarak, Sarıkamış, Kars ve Gümrü’yü ele geçirmiş ve Ermenilerle Gümrü Antlaşması’nı imzalayarak Doğu’daki problemi kesin olarak çözümlemişlerdir. Güney’de de Fransız işgal kuvvetleri içinde yer alan Ermeniler bölge halkına büyük zulümler yapmışlardır. Fransızlar, halkın teşkilatlanarak karşı koyması sonucu bu bölgede de amaçlarına ulaşamayacaklarını anlayarak barış istemek zorunda kalmışlardır. Nihayet Kurtuluş Savaşı sonrasında imzalanan Lozan Antlaşması’yla Ermeni meselesi Türkiye açısından bir problem olmaktan çıkmıştır.”