TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİ ÇERÇEVESİNDE ERMENİ MESELESİ (1918-1923)

Yazı: ermenisorunu.gen.tr  ///  01.12.2019

Yazar: KAMİL NECDET AR
Danışman: YRD. DOÇ. DR. HASAN MERT
Yer Bilgisi: Ege Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Bölümü / Tarih Anabilim Dalı / Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bilim Dalı
Konu: Tarih; Uluslararası İlişkiler

Doktora Tezi (2009)

Özet: “Türk – Amerikan İlişkileri Çerçevesinde Ermeni Meselesi (1918-1923) isimli bu çalışma Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden başlayarak Kurtuluş Savaşı sonuna kadar olan süreçte Ermeni meselesinin Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkilediği hususuna odaklanmıştır. Yaklaşık ikiyüzyıldır süregelen Türk-Amerikan ilişkilerinde Ermeni Meselesi iniş çıkışlı bir seyir izlemiştir. Ermeni Meselesi aslında ondokuzuncu yüzyılda Avrupalı yayılmacı güçlerin azınlıkları kullanarak Osmanlı Devleti’ni parçalama ve tasfiye projesinden kaynaklanmıştır. Bu dönem aynı zamanda, ABD’nin henüz yayılmacı politikaları söz konusu olmamakla birlikte ekonomik çıkarları doğrultusunda Akdeniz ve Ortadoğu’ya açılma girişimlerinin ve Osmanlı Devleti ile ilişkilerinin başladığı dönemdir. Türk-Amerikan ilişkilerinin, başlangıçtan Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar olan dönemde, en ağırlıklı konusu misyonerlik faaliyetleri olmuştur. Ermeni meselesinin Amerika’ya taşınmasında misyonerlerin rolü büyüktür. Misyonerler Amerikan halkını sistemli bir şekilde koşullandırarak Türk karşıtı bir kamuoyu yaratmışlardır. ABD’nin Birinci Dünya Savaşına katılarak dengeleri değiştirmesi yirminci yüzyıl başından itibaren kendisinin süper bir güç olarak tanınmasını sağlamıştır. Öte yandan Başkan Wilson’un Birinci Dünya Savaşı daha bitmeden açıkladığı ve savaş sonunda dünyanın alacağı siyasi yapıya ilişkin Prensipler ile Milletler Cemiyeti’nin kurulması yönündeki çabaları döneme damgasını vurmuştur. Böylece ABD savaş sonrası gerçekleştirilen ve Osmanlı Devleti’nin de kaderinin tayin edildiği Paris Barış Konferansı’nın adeta baş aktörüdür. Ermeni meselesi, Paris Barış Konferansı öncesi ve Konferans sürecinde, Türk Amerikan ilişkilerinin belirleyici faktörü olmuştur.
Bu süreçte uzun yıllar asılsız propaganda ile Ermeniler lehine Türkler aleyhine koşullandırılan Amerikan kamuoyu baskısının, Ermeni örgütlerinin yoğun çabalarının ve Anadolu’da çıkarları doğrultusunda risk almaksızın Türkiye aleyhine Büyük Ermenistan kurulmasını hedefleyen İtilaf Devletlerinin ABD nezdindeki girişimlerinin Amerikan yönetiminin Türkiye’ye yönelik politikalarında etkili olduğu görülmüştür. Konferans süresince, ABD’nin kurulacak Ermenistan’ın mandasını üstlenmesi yönündeki iç ve dış baskılar karşısında durumu yerinde incelemek için bölgeye gönderdiği heyetlerin ve İstanbul’daki ABD Yüksek Komiserinin sunduğu raporlar, Ermeni iddiaları ve talepleri ile tasarlanan Ermenistan Projesinin gerçek dışı olduğunu ortaya koymuştur. Türk Milli Mücadele hareketi ile birlikte ABD’de Türk karşıtlığının azaldığını ve bunun Türkiye lehine Amerikan politikalarına yansıdığını görmek mümkündür. Lozan Konferansı ve sonrası dönemde ABD, Ortadoğu’daki ulusal çıkarlarını korumak amacıyla Türkiye ile önceleri ticari ve misyonerlik faaliyetleri ile sınırlı olan ilişkilerini yeniden yapılandırmış ve siyasi boyuta taşımıştır. Lozan Barış Antlaşması’yla başlayan ve 1970’lere kadar geçen dönemde Ermeni Meselesi Türk-Amerikan ilişkilerinde söz konusu olmamıştır. Ancak 1970’lerden itibaren artan bir yoğunlukta günümüze kadar uzanan Ortadoğu’daki jeo-politik gelişmeler ve ‘Şark Meselesi’nin canlandırılması sonucu konunun yeniden Türk-Amerikan ilişkilerinde yer aldığına tanık olmaktayız.”