Yazar: RAMAZAN ERHAN GÜLLÜ
Danışman: PROF. DR. ALİ ARSLAN
Yer Bilgisi: İstanbul Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Bölümü / Tarih Anabilim Dalı / Türk Tarihi Bilim Dalı
Konu: Tarih
Yüksek Lisans Tezi (2009)
Özet: “Bir yerleşim yeri olarak, mevcudiyeti tarih öncesi çağlara kadar uzanan Antep şehri, içinde birçok uygarlığın izlerini barındırır. Halife Hz. Ömer devrinde İslam coğrafyasına katılan, 11. yüzyıl başlarından itibaren çeşitli Türk aşiretlerinin bölgeye yerleşmeye başlamasıyla da bir Türk yurdu haline gelen Antep’e, sayıları oldukça az olmakla beraber, 16.-17. yüzyıllardan itibaren Ermeniler de yerleşmeye başlamışlardır. Şehrin coğrafî konumu ve ekonomik durumu gibi çeşitli sebeplerle yıllar içinde aldığı göçlere paralel olarak Ermeni nüfus da zamanla artmış ve 19. yüzyıla gelindiğinde şehrin toplam nüfusunun yaklaşık beşte biri Ermeni olmuştur.
Ülkenin diğer kesimlerinde olduğu gibi Antep’te de 19. yüzyıl ortalarına kadar Türkler ve Ermeniler karşılıklı kültürel etkileşimde bulunan oldukça uyumlu iki toplumsal grup olarak yaşamışlardır. 1850’li yıllara kadar Antep’te Ermeniler ve Müslüman komşuları arasında etnik ve dinî ayrımdan kaynaklanan herhangi bir probleme rastlanmaz. Ancak bu tarihlerden itibaren çeşitli nedenlerle tüm Osmanlı ülkesinde yaşanmaya başlayan kimi sıkıntılar Antep’te yaşayan Müslümanlar ve Ermeniler arasında da başlar. Bu sıkıntılar iki toplum arasında bir soğukluğun başlamasına neden olsa da; yaşanan sıkıntılar 1895 yılına kadar karşılıklı çatışmaya dönüşmemiştir. 1895 yılında ise ülkenin birçok yerinde olduğu gibi Antep’te de Ermeniler bir isyan başlatır ve ilk kez Türkler ve Ermeniler arasında silahlı bir mücadele yaşanır. 1895 isyanına rağmen iki toplum ilişkileri kopmamıştır. Çünkü isyana tüm Ermeniler katılmadığı gibi Müslümanlar da bazı komiteciler tarafından çıkarılan karışıklıkları tüm Ermeni toplumuna mal etmemişlerdir. Fakat ilişkiler bundan böyle sürekli olarak olumsuz bir seyir takip edecektir. 1915 yılına gelindiğinde yine benzer bir isyan teşebbüsü bu kez yetkililer tarafından önceden tespit edilerek önlenmiş ve yeni bir çatışmaya meydan verilmemiştir. Antep Ermenileri başlangıçta, Osmanlı Hükümeti’nin aynı yıl yürürlüğe koyduğu ‘sevk ve iskân’ kanunundan da muaf tutulmuşken, benzer bir kargaşa endişesi yüzünden daha sonra bir kısmı sevke tâbi tutulmuştur. Sevke tâbi tutulan Antep Ermenileri 1918 yılı sonlarında tekrar şehre dönmüşler ancak İngiliz işgali altındaki şehre İngilizlerin baskısıyla Antep Ermenileri dışında, aslen başka şehirlerden olan, binlerce Ermeni daha getirilmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonunda başlayan işgaller Antep’te Türk-Ermeni ilişkilerinin son safhasını oluşturur. İngiliz işgali sırasında işgalcilerin rehberlik ve tercümanlık işlerini tamamen yerli Ermeniler üstlenmişlerdir. Fransız işgal dönemi ve Ermenilerin Fransız ordusuna katılmaları ise, Antep’te Türklerle Ermeniler arasındaki tüm bağları koparan nihai gelişmedir. Antep Ermenilerinin hemen hemen tamamı savaş sırasında Fransızların safında yer aldığı gibi, Ermeni mahalleleri de Türk mahallelerine karşı birer cephe haline getirilmiştir. Milli Mücadele sırasında Fransızlarla birlikte Türklere karşı savaşan Ermeniler, 1921 Ankara Anlaşması’yla Fransızların bölgeden çekilmesinin ardından, 1922 yılında Antep’i terk ederek önce Suriye’ye, oradan da dünyanın değişik yerlerine göç etmişlerdir.”