Yazar: RESUL DEĞİRMENCİ
Danışman: DOÇ.DR. FATMA ACUN
Yer Bilgisi: Hacettepe Üniversitesi / Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü / Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı
Konu: Tarih; Türk İnkılap Tarihi
Yüksek Lisans Tezi (2003)
Özet: “Tarih boyunca Türk-Ermeni ilişkilerine bakıldığında, 11. yüzyıldan 19. yüzyılın son çeyreğine kadar, isyan veya siyasi türden herhangi bir sorun yaşanmadığı, iki milletin birlikte barış içinde yaşadığı görülmektedir. 1878 Ayastefanos ve Berlin antlaşmaları ile Ermeni sorunu uluslararası bir problem olarak ortaya atılmıştır. Ermeni sorunu bu dönemden itibaren, hem Türkiye hem de dünya gündeminde yer alarak tazeliğini günümüze kadar korumuştur. Ermeni Sorunu’nun temelinde, tarihi, dini, siyasi, ekonomik, hukuki ve kültürel sebepler vardır. Fransız ihtilali ile ortaya çıkan milli devlet anlayışı, Batı’nın, Hıristiyan azınlıkları Osmanlı yönetiminden kurtarma düşüncesi, Osmanlı ülkesinin artan stratejik ve ekonomik önemi ile uluslararası rekabette oluşan yeni şartlar yeni sorunları da beraberinde getirmiştir. Şark Sorunu’nun bir parçası olarak Ermeni Sorunu da bunlardan birisidir. Genelde Rusya ve İngiltere’nin kısmen de Fransa ve ABD’nin desteğini alan Ermeniler, Türkiye’nin doğu illerinde (Erzurum, Van, Bitlis, Harput, Sivas, Diyarbakır) bağımsız büyük bir Ermenistan kurabilmek için 1880’lerden itibaren örgütlü ve silahlı mücadeleye başlamışlardır. Ermeniler tarafından çıkarılan her olay, hem Osmanlı basını, hem de yabancı basın organları tarafından dikkatle takip edilmiştir. Özellikle I. Dünya Savaşı ve Tehcir uygulaması yıllarındaki gelişmeler, yerli ve yabancı basın organlarında çok farklı şekillerde ele alınmıştır. Türk basınının, savaş yıllarındaki haber ve yorumları, dönemin hükümetlerince uygulanan sansür sebebiyle, genelde sınırlı bilgiler içermektedir. Savaşın akabinde kalkan, İttihat Terakki sansürünün yerini bir müddet sonra Hürriyet ve İtilaf hükümeti ile işgal kuvvetlerinin sansürü almıştır. Yeni sansür sebebiyle Ermeni sorunu ile ilgili haber ve yorumlar, içeriklerinden boyutlarına kadar her alanda büyük farklılıklar göstermektedir. Siyasi tercihleri ve hükümetten beklentileri farklı olan (Alemdar ve Hadisat) gazeteler, olaylar karşısında farklı tutumlar içerisine girmişlerdir. Bir gazetenin ön plana çıkarmaya çalıştığı konuyu, diğer gazetenin hiç gündemine bile almaması bunun göstergesidir. Mütareke yıllarındaki (1918-1920) Türk basınının, Türk-Ermeni ilişkileri ile ilgili haber ve yorumlarında daha çok bir iç hesaplaşma havası sezilmektedir. Hadisat ve Alemdar gazetelerinin haber ve yorumlar bu türden örneklerle doludur. Hadisat yayın politikasında, Anadolu’nun Türklüğü ile sosyal, hukuki ve insani değerlerini ön planda tutmaya çalışmıştır. Buna karşılık Alemdar, gelişmeleri değerlendirirken, İttihat Terakki hükümetlerinin uygulamalarını, genelde olayların merkezine koymaya çalışmıştır. Bu haliyle Alemdar’ın yayın politikası, adeta bir intikam mücadelesi şeklinde görülmektedir. Günümüzde de Türk dış politikasının en önemli problemlerinden biri olan Ermeni Sorunu, döneminin basınına da geniş ölçüde yansımış, haber ve yorum niteliğinde pek çok yazının konusu olmuştur. Bu haber ve yorumlar günü gününe değerlendirmeleri içerdiği ve kamuoyunun görüşünü temsil ettiği için önemlidir.”