HALKLA İLİŞKİLER AÇISINDAN LOBİ FAALİYETLERİNİN ERMENİ LOBİSİ ÖRNEK OLAYI ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Yazı: ermenisorunu.gen.tr  ///  01.12.2019

Yazar: HANDE ÖZKAN
Danışman: PROF. DR. METİN KAZANCI
Yer Bilgisi: Ankara Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı
Konu: Halkla İlişkiler; Uluslararası İlişkiler

Yüksek Lisans Tezi (2008)

Özet: “Ermeni sorunu, Osmanlı dönemine dayanan bir tarihe sahiptir. Ama ‘soykırım’ olarak iddia edilenlerin yaşandığı dönem, I. Dünya Savaşı sırasında yaşanan olaylardır. I. Dünya Savaşı döneminde Ermeniler, Ruslarla işbirliği yapmış ve Osmanlılara karşı savaşmışlardır. Bu savaş sonunda, Osmanlı Devleti, Ermenilere tehcir uygulamıştır. ‘Soykırım’ iddiaları da uygulanan tehciri kapsamaktadır. Savaş yıllarında karşılıklı katliamlar yapılmıştır. Fakat ‘soykırım’ olarak adlandırılabilecek sistematik bir yok etme politikasının varlığından söz etmek için yeterli kanıtlar mevcut değildir. Ermenilerin ‘Dört T Planı’, ‘Tanıtım’, ‘Tanınma’, ‘Tazminat’ ve ‘Toprak’ taleplerini anlatmaktadır. Ermeni lobi hareketlerinin araçları, seslerini ulusal parlamentolar ve uluslararası platformlarda duyurabilmektir. Hedefleri ise; Ermeni milliyetçiliğini unutturmamak, etkili devletlerin parlamentolarında ‘soykırım’ı tescil edecek kararlar çıkarttırmak, Türkiye’den toprak ve tazminat talebinde bulunmaktır. Lobicilik, günümüz siyasal sisteminde ülkelerin, uluslararası ilişkilerde inisiyatif almaları ve söz sahibi olmaları için en önemli dış politika araçlarından biridir. Ermeni lobileri ve diaspora kuruluşları, ‘soykırım’ iddialarını milli bilinçlerini korumak için sürekli gündemde tutmaya çaba göstermektedirler. Diaspora Ermenilerinin asimilasyon ile yok olmaları, Ermeni ulusunun da yok olması demektir. Çünkü Ermenistan zayıf ekonomisi nedeniyle sürekli olarak dışarıya göç vermektedir. Ermeni sorununun ‘soykırım’ olarak tanınması ile ilgili pek çok ülke parlamentosu karar almıştır. Bu kararların esas nedenleri; o ülkede yaşayan Ermeni çoğunluğun göz ardı edilmek istenmemesi, Türkiye’ye karşı beslenen düşmanlık duyguları, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olunması, Müslüman karşıtı olunmasıdır. Ermeni sorununun esas aktörleri Türkiye, Ermenistan ve Ermeni diasporasıdır. Daha sonra ise ABD, Fransa, Avrupa Parlamentosu bu konu hakkında önemli yer teşkil eder.
Türkiye, Ermeni iddialarını kabul etmemekte, bu konunun tarihçiler tarafından çözümlenmesi gerektiğini dile getirmekte, ayrıca Ermenistan’ın Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanımasını, Ermenistan Anayasası’nda Batı Ermenistan diye vurgulanan Türk toprakları ile ilgili maddenin değiştirilmesini, Karabağ sorununun çözümlenmesini beklemektedir. Fakat, diaspora örgütlerinin varlığı, Türk düşmanlığına bağlıdır. Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesi, Karabağ sorununun çözüme kavuşturulması, bölgede istikrarın sağlanması kadar, Ermenistan’ın çıkarlarına da katkı sağlayacaktır. Ermeni diasporasının ve lobilerinin baskısı devam ettiği sürece, böyle bir gelişmenin mümkün olmayacağı anlaşılmaktadır. Ermeni lobisinin güçlü olduğu ülkelerde, Ermeni ‘soykırım’ı tasarılarının yasalaştırılması yoluyla, Türkiye, uluslararası ilişkiler arenasında yalnızlığa itilmekte; Ermeni lobilerinin yürüttüğü tek taraflı propaganda sayesinde Ermeni ‘soykırım’ı iddiaları karşısında istediği uluslararası desteği görememektedir. Türkiye’nin Ermenilerin yürüttüğü lobi ve propaganda faaliyetleri karşısında yeni dış politik girişimlere başvurması ve lobi faaliyetlerini güçlendirmesi zorunlu hale gelmektedir.”