Yazar: HÜSEYİN KLAVUZ
Danışman: DOÇ.DR. REMZİ KILIÇ
Yer Bilgisi: Niğde Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü
Konu: Tarih
Yüksek Lisans Tezi (2007)
Özet: “Ermeniler, Kafkasya ve Anadolu’nun değişik bölgelerinde farklı devletlerin hâkimiyetinde yaşamışlardır. Çukurova Ermenileri, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı Devleti’nin kendilerine tanıdığı imkânlar sayesinde rahat bir hayat sürmeye başlamışlar ve yörenin en zengin grubu olmuşlardır. 18. yüzyıldan itibaren Avrupalı devletlerin özellikle de Fransa’nın kışkırtması sonrasında Osmanlıya karşı teşkilatlanmaya başladılar. Ermeniler Küçük Ermenistan olarak adlandırdıkları Çukurova’da bir devlet kurabilmek için bölgedeki nüfuslarını Çukurova dışından getirdikleri Ermeniler ile artırmaya çalışmışlardır. Buna rağmen bölgede hiçbir zaman nüfusun yüzde 15’ini geçememişlerdir. Çukurova Ermenileri ilk planlı isyanlarını 1909’da Meşrutiyetin ilanından sonra gerçekleştirmişlerdir. 14 Mayıs 1909’da başlayan isyanda Adana şehri tamamen yandığı gibi binlerce insan katletmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı sırasında İtilaf Devletlerinin yanında savaşan Ermeniler onlar adına casusluk faaliyetleri de yapmışlardır. Tehcir Kanunu ile bölgeden çıkartılan Ermeniler 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında Adana’ya geri dönmeye başlayacaklardır. Özellikle bölgeyi işgal edin Fransızların Ermenilere Çukurova’da devlet kurma sözü vermesi Adanalı olmayan on binlerce Ermeni’nin bölgeye akın etmesine sebep olmuştur. Fransızların Çukurova’da kontrolü sağlayacak askeri gücünün olmaması bu alanda Ermenileri kullanmasına yol açmıştır. Fransızlar tarafından silahlandırılan Ermeniler, hayal ettikleri Kilikya Devletini kurabilmek için Türklere karşı katliam hareketine girişeceklerdir. Türkleri Adana’dan kaçırmak için yapmadıkları baskı ve işkence kalmayacaktır. Sahte mahkemeler ile Türklerin mallarının elinden alınması, ev ve dükkânlarının soyulması, insanları keyfi olarak hapse atmaları bunlardan bazılarıdır. Bağda bahçede ıssız yerlerde yakaladıkları Türklerin kulak ve burunlarını kesip, gözlerini oymak suretiyle katletmeleri en fazla kullandıkları katliam yöntemidir. Camili, Dedepınarı, İncirlik’te olduğu gibi insanları bir yere toplayıp topluca katlettikleri de olmuştur. Temmuz 1920’de Ermeni ve Fransız saldırısı sonucu Kaç-Kaç yaşanacak ve şehir boşalacaktır. 1921’de Fransızların Ankara Antlaşması’nı imzalayıp yöreyi boşaltmaları en çok Ermenileri üzmüştür. Hayalini kurdukları devletlerini kuramadıkları gibi yıllarca katliama tabi tuttukları Türklerle birlikte yaşama cesaretini de gösteremeyeceklerdir. Türk Devleti’nin çıkardığı af ve verdiği bütün garantilere rağmen Adana’dan kaçmaya başlayacaklardır. Adana’nın tarihinde işkence katliamlarla dolu bir dönem böylece sona erecektir.”