1 Nisan 2016’da vizyona giren “Yitik Kuşlar” 1915 Olayları’nı beyazperdeye farklı bir bakışla taşıyor. Günümüze kadar diasporanın girişimleriyle Ermeni milliyetçiliğinin tezlerine dayanan filmler üzerinden yürütülen tartışmalara yenisi ekleyen film insani durumlara odaklanıyor. Besledikleri kuşlara bakmak üzere köyün dışına çıkan iki çocuğun, geri dönüşlerinde köyün boşaldığını görmeleriyle başlayan ve ebeveynlerini bulmaya çalışmalarıyla süren filmin dili daha önceki 1915 filmlerinden ayrılıyor. 1915’te çekilen acıları çocukların gözünden, oldukça serinkanlı bir yaklaşımla ele alan filmin yapım ve vizyon süreçleri de hayli ilginç. Filmin senaristliğini ve yönetmenliğini üstlenen Aren Perdeci ve Ela Alyamaç’ın çeşitli basın kuruluşlarına verdikleri röportajlarda sürecin ayrıntıları ortaya çıkıyor. Ela Alyamaç, “Cannes’da pek çok Fransız yapımcı ve dağıtımcı bize ‘Bu senaryonun içerisine dipçikle vurarak askerlerin halka tecavüz ettiği sahneleri koyalım’ diyerek ciddi paralar teklif etti” derken Aren Perdeci ise filmde Türkleri kötü göstermesi halinde “Yitik Kuşlar”ı Oscar’a aday yapmayı vadettiklerini belirtiyor. Filmin gösterime girmesinden sonra gelen tepkilerde de alışıldık Ermeni tezlerinin tekrarlanmamasının eleştirildiği, hatta filmin “resmî söylemin etkisinde” şeklinde suçlandığı görülüyor. “Yitik Kuşlar” bu yönleriyle propaganda amacıyla hareket etmeden yaşananlara yeni bir yaklaşım getirmiş görünüyor.