
İskoç tarihçi Prof. Dr. Norman Stone, Derin Tarih dergisinin Mayıs 2015 tarihli 38. Sayısında yayımlanan makalesinde “Soykırım tezini savunanların objektif delilleri nerede?” sorusunu yöneltiyor. Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Laurent Bili’nin Bilkent Üniversitesi’ni ziyaretinde Türkiye’nin 1915 Olayları karşısındaki tavrını eleştirmesini hatırlatarak yazıya başlayan Stone, Büyükelçi’nin 1. Dünya Savaşı sırasında Müslümanların çektiği acılardan söz etmeksizin Ermeni acılarına odaklanmasında Fransa’daki Ermeni diasporasının büyük etkisi olduğunu vurguluyor. Stone, 100 yıl önce yaşanan olayın 2000 kilometre ötedeki bir ülkeyi neden bu kadar ilgilendirdiğini sorguladığı yazısında, İsviçre’nin “soykırım”ın varlığını inkar etmeyi suç haline getirdiğini, Doğu Perinçek’in de bu kapsamda ceza aldığını hatırlatıyor. Perinçek’in Strazburg Mahkemesi’ne yaptığı itiraz sonucu cezanın hukuksuzluğuna hükmedildiğini bildiren Stone, bu davada İsviçre hükümetini savunan İngiliz avukat Geoffrey Robertson’un Türklerin bir pişmanlık göstergesi olarak Ağrı Dağı’nı Ermenistan’a vermesini önerdiğini kaydederek, sorunun “ortak acıları anma” bağlamından kaydığına dikkat çekiyor.
İskoç tarihçi, “soykırım” iddialarına delil olarak öne sürülen “Andonyan belgeleri”nin sahte çıktığının tüm dünyaca kabul edildiğini vurguluyor. 1920 yılında, Gürcistan dahil bütün komşularıyla savaş halinde olan Ermenilerin İngiliz yardımını alabilmek için Talat Paşa’nın Ermenilere soykırım yapılması talimatı verdiğini gösterecek sahte belgeler düzenlendiğini söyleyen Stone, İngilizlerin bu iddiaları doğrulamak için yaptıkları çalışmada iddiaların asılsız olduğunu ortaya çıkardığı bilgisine de yer veriyor.
Prof. Dr. Stone, Ermeni diasporasının iddialarını, yüzbinlerce masumun acı çektiği, mallarının çalındığı, ve Türkiye’nin olanlardan olumsuz etkilendiği temelinde ortaya koymadığına dikkat çekiyor. Tezlerini “soykırım”a dayandırmalarının, İsrail’in Almanya’dan aldığı tazminat benzeri bir kazanıma dönüştürme yolunda bir adım olduğunu belirtiyor. Bu iddianın hiçbir zaman usulüne uygun kurulmuş bir uluslararası mahkemeye taşınmasını istemeyen diasporanın “tarihçilerin kendilerinden yana olduklarını” söylemekten başka bir delille dünya kamuoyunun önüne çıkamadığını vurgulayan yazar, Bernard Lewis, Gilles Veinstein ve Andrew Mango gibi tarihçilerin diaspora ve onun etkisinde kalan devletler tarafından görmezden gelindiğini söylüyor.
Yazı şu satırlarla sonlanıyor: “Ermenilerin Türkiye ile (ve diğer komşularıyla) iyi ilişkiler kurmaya çok ihtiyacı var. Şu anda bu tecrit hali nedeniyle vatandaşlarının 1 milyondan fazlasını, nüfusun üçte birini Rusya’ya yapılan göçlerle kaybediyor. Ayrı durmayı teşvik eden diaspora, Ermenilere Talat Paşa’dan daha fazla zarar verdiğini fark etmeli. Bu farkındalığın oluşması Türklerin de aynı görüşteki Ermenilerin de hayrına olacaktır.”