Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde Osmanlı ordusu içinde yaklaşık 50 bin Ermeni asker bulunmaktaydı. Fakat savaş başladığında bunların bir kısmının da dahil olduğu çok sayıda Ermeni kuvveti Osmanlı’ya karşı Rusya’nın yanında savaşa girmişti. Bunun üzerine Osmanlı, ordusundaki Ermeni birliklerini cephe gerisine çekip, amele taburlarına almıştı....
BÜLENT BAKAR – KAFİLELERİN UĞRADIKLARI SALDIRILAR
Anadolu’nun batısında sevk edilenler belli bir yere kadar -askerî nakliyat izin verdiği müddetçe- trenleri kullanabilmişlerdir. Fakat doğuda çoğu bölgede demiryolu yoktu. Kafileler yaya olarak uzun mesafeler kat etmek zorunda kalmıştı ve bu esnada eşkiya saldırılarına maruz kalınmıştı. Kafilelerin başında her ne kadar jandarma kuvvetleri yer almış olsa da saldıranlar jandarma kuvvetlerini de hede...
AYHAN AKTAR – SEVK VE İSKANA DOĞRU İTTİHAT VE TERAKKİ-TAŞNAK İLİŞKİLERİ
Başlarda İttihat Terakki ile Taşnak örgütü arasında bir birliktelik söz konusudur. Hatta, II. Abdülhamid’i devirmek için beraber hareket etmişlerdir. Bu birliktelik uzun süre devam etse de, 1914 yılı Şubat’ında imzalanan Yeniköy Antlaşması ve daha önce başlatılan vilayet-i sitte reform hareketi uluslararası güçlerin, büyük devletlerin baskısıyla bir yola girmek zorunda bırakılmıştır. Bu süreç ili...
TANER AKÇAM – TEHCİR SÜRECİ’NİN İKİ AYRI KANADI: HUKUKİ PROSEDÜR VE PRATİK UYGULAMALAR
Tehcir sürecine ilişkin iki önemli unsur söz konusudur. Bunlardan ilki hukukî uygulamalardır. Buna göre tehcir kararı 1 Haziran 1915’te resmi gazetede yayınlanır. Bir de pratikteki uygulamalar vardır ki bunlar tehcir kararının resmileşmesinden evvel de sevklerin yapıldığını gösterir....
YUSUF HALAÇOĞLU – ERMENİ TOPLU MEZARLARI NEREDE?
Ermeni toplu mezarları olduğuna dair pek çok iddia ortaya atılıyor. Fakat bunun matematiğini yapmaktan herkes kaçınıyor. Ayrıca şimdiye kadar tek bir Ermeni toplu mezarının dahi bulunamamış olması bu iddiaları manidar kılıyor....
FİKRET ADANIR – TEHCİR KANUNU’NUN HUKUKİ VE AHLAKSAL KARŞILIĞI
Ermenilerin “soykırım” iddialarının hukukî açıdan iki yönü vardır: Birincisi, 1948 yılında kabul edilen “soykırım” kavramının geçmişe yönelik uygulanamayacağıdır; ikincisi ise, Birleşmiş Milletler’in kabul ettiği şekliyle “soykırım” kavramının muhatabı devletler değil, kişilerdir. Fakat işin bir de ahlakî boyutu vardır ve buna bağlı olarak Türk siyasal si...